EBEVEYN DANIŞMANLIĞI
Ebeveyn Olarak Çocuğum İçin Ne Yapmalıyım?
“Süper Anne” olmak ya da “İyi Anne” olmak sizce nedir?
Sürekli çocuğunu düşünmek, sabırlı olmak, hoşgörülü olmak, fedakâr olmak, hiç kızmamak, daima güler yüzlü olmak, onun her derdini anlamak, dertlerine çözüm üretmek, derslerinde yardımcı olmak, yemek yapmak, temizlik yapmak, çamaşır yıkamak, ütü yapmak, en iyi yemekleri sunmak, organizatör olmak (doğum günü partisi vb.), çocuk bakımını bilmek, çocuk eğitimi konusunda uzmanlaşmak, aynı zamanda psikolog olmak, hastalandığında neyi olduğunu anlamak... Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Peki, etrafında böyle bir anne olan var mı?
Anne olmak ya da anne olanlarla ilgili beklentimiz o kadar yüksek ki, bu beklentileri gerçekleştiremeyen anne, kendini suçlamaya, yargılamaya başlayabiliyor. Kendini eleştiren anne; başarısız, yetersiz, mutsuz, üzgün, huzursuz hissedebilir.
Unutmayın, anneler de insandır ve her insan gibi onlarında duyguları vardır. Üzülebilirler, mutlu olabilirler, öfkelenebilirler... Aynı zamanda babalarda insandır. Onlarda yorgun, sinirli ve öfkeli hissedebilirler.
İyi anne olmaya dair daha fazla bilgi için “Annelik Üzerine Kısa Bir Deneme” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Peki, o zaman ebeveyn olarak yapmam gerekenler nedir? Ben neyi iyi yaparsam kendime iyi bir anne babayım diyebilirim.
Öncelikle bir anne babanın ya da bakım verenin çocuğa karşı ilk görevi onu korumaktır. Neyden korumak?
- Medyadan,
- Kötü insanlardan,
- Zararlı olan şeylerden...
İlk olarak bilgisayar, telefon, televizyon ile iç içe yaşadığımız şu günlerde çocuğumuzu ekrandan korumak oldukça zor. Çocuğumuzu ekrandan tamamen uzak tutamasak bile ekran ile olan ilişkisini düzenlememiz mümkün. Çocuk ekran karşısına geçtiğinde ilk olarak sosyalliğini kaybediyor. Ardından hareket etmeyi, oyun oynamayı, iletişimi, etkileşimi kaybedebiliyor. Şiddeti ve saldırganlığı öğrenip, duyarsızlaşabiliyor. Cinsellik çocukların zihinlerine çok küçük yaşlarda girmeye başlıyor. Anne baba (bakım veren) olarak bizim görevimiz çocuğumuzun medya ile ilişkisini düzenlemektir. Hangi yaşta ne izleyebilir buna biz karar vermeliyiz çünkü çocuklar 9-10 yaşına kadar hayal ve gerçek ayrımını yapamaz. Buradaki temel ilke çocuğumun televizyonda izlediği şeyle gerçekten karşılaşmasını ister miyim? Mesela televizyonda biri birini dövüyor, öldürüyor. Bu olay gözünün önünde gerçekleşse bunu izlemesine izin verir miyim? Temel ölçümüz bu olmalı çünkü çocuklar hayal ve gerçek ayrımını yapamadığı için televizyonda izlediği olayı gözünün önünde oluyor olarak algılarlar. O yüzden de ekran konusunda (oynadığı oyunlar, izlediği videolar, izlediği çizgi filmler...) sınırların net koyulması gerekir. Bu bizim medya ile yaptığımız bir savaştır. Biz bu savaşta hiçbir zaman ideal olana ulaşamasak bile savaşmaya devam etmeliyiz.
İkinci olarak, kötü insanlardan nasıl korumalıyız? Kötü insanlar temelde çocuğumuza bilerek ya da bilmeyerek zarar vermek isteyen herkesi kapsar. Çocuk istismarı, çocuk tacizi, çocuk tecavüzü gibi olayların olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden de çocuğumuzu yabancı, tanımadığımız kişilerle yalnız bırakmamalıyız. Bazen bu olayları en yakınımızdakiler yapar. O yüzdende çocuğumuza 2 yaşından sonra mahremiyet eğitimi vermeye başlamalıyız. Bu eğitim 4 yaşında daha önemli hale gelir. Ayrıca çocuğumuzu kendisinden yaşça büyük çocuklarla yalnız bırakmamaya dikkat etmeliyiz. Yaşça büyük çocuklar cinselliğe daha meraklı olabilirler. Eğer çocuğunuzun oyunlarında cinselliğin konu olduğunu fark etmeye başladıysanız, çocuğunuz bu ara giyinmek istemiyorsa, televizyonda cinselliğine dair şeylere ilgisi artmışsa, size bunlarla ilgili sorular soruyorsa, arkadaşlarıyla cinsel bölgelerini elledikleri oyunlar oynadıklarını söylediyse bir şeylerin yolunda olmadığından şüphelenebiliriz. Böyle bir durumla karşı karşıyaysanız size en yakın çocuk psikoloğuna başvurabilirsiniz.
Üçüncü olarak, çocuğumuz yemek yerken yediklerinin hangisinin yararlı hangisinin zararlı olduğunun ayrımını yapamaz. Bu ayrımı yapıp yemeklerini düzenlemek bizim görevimizdir. Kısacası biz çocuğumuza zararlı olabileceğini düşündüğümüz her şeyden onu korumakla görevliyiz. Bu bir kıyafet olabilir, yiyecek olabilir, içecek olabilir, çizgi film olabilir, YouTube videosu olabilir, arkadaşı olabilir... Aklınıza gelen çocuğunuza zararlı olabileceğini düşündüğünüz çoğu şey buraya dâhildir.
Bir anne babanın ya da bakım verenin çocuğa karşı ikinci görevi onun ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Çocukların yemek yemek, tuvalete gitmek, banyo yapmak, oyun oynamak, iletişim kurmak gibi bir takım temel ihtiyaçları vardır. Yedirelim, içirelim oyuncak alalım bu kısmı fazlasıyla seviyoruz. Bunun yanında bir takım duygusal ihtiyaçlarımız da vardır. Üzülmek, kızmak, mutlu hissetmek, sevildiğini hissetmek gibi. Çocuklarımızın duygusal ihtiyaçlarını genellikle bastırma eğilimdeyizdir. Kızılmaz, üzülmez, ağlama, bir şey olmaz gibi kelimeler kullanırız. Ağlamak çocuğun temel ihtiyaçlarından biridir ve çocuk vücudundaki stresi ağlayarak atar. 2 yaşından sonra ağladığı zaman engellememek lazım. Önce neden ağladığını anlayıp sonra onun duygusunu anlamalıyız. Üzüldüğün için ağlıyorsun, kızdığın için ağlıyorsun deyip onu anladığımızı belirterek duygusal ihtiyacını karşılayabiliriz. Ağlaması bitene kadar bekleyebiliriz. Bazen hiçbir şey demeden sadece kucağımızda ağlamasına izin vermek bile yeterli olacaktır.
Bir anne babanın ya da bakım verenin çocuğa karşı üçüncü görevi onu iyilerle karşılaştırmaktır.
İyiler; iyi öyküler, iyi insanlar, iyi deneyimler. Anne baba olarak her şeyi mükemmel yapamayabilirim ancak onu iyiler ile karşılaştırabilirim. İçinde doğru söyleyenlerin olduğu yardımlaşmanın olduğu sevginin olduğu iyi öyküler okuyabilirim. Anne baba olarak çocuğumun kazanmasını istediğim bir davranış vardır ancak ben kendim o davranışı yapmıyorumdur. Mesela çocuğumun kitap okumasını istiyorumdur ancak ben çok okumuyorumdur. O zaman çocuğumu kitap okuyan bir arkadaşım ile karşılaştırabilirim. Çocuğumu iyi olduğunu bildiğim arkadaşlarım ile tanıştırabilirim. Son olarak iyi deneyim sunmak, kitap örneğinden devam edecek olursak çocuğumu kitap okuyanları görmesi için kütüphaneye götürüp orada eğlenceli ve onu mutlu eden bir gün geçirmesini sağlayabilirim. Böylece iyi bir deneyim yaşamış olur.
Kısacası anne baba ya da bakım veren olarak temelde 3 görevimiz vardır. Çocuğumuzu korumak, onun ihtiyaçlarını karşılamak ve onu iyilerle karşılaştırmak. Eğer tüm bunları yapıyorsak yeterince iyi bir anne, baba veya bakım veren olduğumuzu söyleyebiliriz.
Kaynakça:
Navaro, L. (1999). Gerçekten Beni Duyuyor Musun?. İstanbul: Remzi Kitapevi (2020).
Çocuk Psikoloji Eğitimi – Mehmet Teber
Yorumlar
Yorum Yazın