Evlilik İçin Doğru Karar...

PSİKOLOJİYE DAİR

Evlilik İçin Doğru Karar...

Evlilik yaşı, her geçen yıl biraz daha yükselmektedir. 2020 TUİK verilerinde, ilk evlenme yaşı kadınlarda 25 (25,1), erkeklerde ise 28 (27,9) olmuştur. Günümüzde değişen toplumsal dinamikler neticesinde, evlilik eğitim ve işten sonra gelmektedir. Modernleşen yeni toplumsal hayatta evliliğin dinamikleri de değişmiştir. Bir yandan üst neslin sürdürdüğü geleneksel evlilikler sorgulanırken, bir yandan da boşanmaların arttığı ya da mutsuz evliliklerin gündemde olduğu bir dönemde, doğru bir evlilik yapabilmenin nasıl mümkün olacağı konusunda hem evliliğe aday bireyler, hem de aileleri endişeler taşımakta.

 

Her Şeyden Önce Sevgi!

Hepimiz bizi seven, umursayan ve bize ilgi gösteren birileriyle yakınlaşmaya ve bağ kurmaya ihtiyaç duyuyoruz; hatta buna muhtacız. Başta hayatta kalma stratejimiz bizi seven ve koruyan birileriyle olmak üzerine. Değer görmek, önemsenmek ve dahası birileri için özel olduğunu hissetmek başta anne ve babalarımızdan, sonra kardeşlerimiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız ve öğretmenlerimizden birincil beklentimiz. Yetişkinlikte ise yine çevremizden yakınlık ve değer görmeye ihtiyaç duysak da, bunu en çok karşılamasını beklediğimiz kişi romantik ilişki partnerimizdir. Romantik ilişkide çiftler, duygusal bağ ile birbirlerine bağlıdır. Hayatımızda ailemizle, arkadaşlarımızla ve diğer yakınlarımızla kurduğumuz bağlar duygusal ihtiyaçlarımızı karşılasa da, duygusal bağla bağlanacağımız bir partnere yine de ihtiyaç duyuyoruz. Çünki bu bağ başta sevgi değeri üzerine kurulu. Sevmek ve sevilmek üzerine. Ama sevgi üzerine inşa edilen her duygusal bağ, tatmin edici bir ilişkiye dönüşmüyor. Romantik ilişkide sevgi ve yakınlığı besleyerek çiftin duygusal bağını kuvvetlendirecek birincil etmen, güvenli bağdır. Nedir güvenli bağ? Öncelikle birbirini olduğun haliyle sevmek, kabul etmek ve olduğun haliyle değerli bulmaktır güvenli bağ. Yani birbirinin kimliğine saygı duyup birbirini “kendi olmak” konusunda salıvermek, serbest bırakmak. Ve elbette birbirinin ihtiyaçlarını görmek ve karşılamaya çalışmaktır güvenli bağ. Bu sebeple çiftler ilişkilerine, sevgi değeriyle beraber açıklık ve şeffaflık değerini kazandıramadıklarında yani duygularını birbirlerine açamadıkları ve duygusal ihtiyaçlarını birbirlerinden talep edip gideremediklerinde güvenli bağlanma gerçekleşemez. Güvenli bağ bir yandan çiftin birbirlerini oldukları haliyle sevip kabullenmeleriyken; bir yandan da birbirlerine ihtiyaç duyduklarında orada ve ihtiyacı karşılamaya hazır olmalarıdır. O halde sevmek, gerçekten de sevmektir. Yani sevmek; ilgi göstermek, kıyamamak, iyiliği ve yararı için çabalamak ve bağrına basmak demek. Sevgi değeri, değerince yaşantılandığında güvenli bağı da beraberinde getirir. 

 

O halde evlilik ile yaşamımıza alacağımız yol arkadaşımızla birbirimize güvenli bir bağla bağlı mıyız; sevgi, yakınlık, önemseme, açıklık/şeffaflık, bağrına basmak, katkı sağlamak, ilgi göstermek gibi ortak ilişkisel değerlere sahip miyiz ve bu değerleri ilişkide yaşantılayabiliyor muyuz gözden geçirmeli... Aksi takdirde sevildiğini ve değer gördüğünü hissetmeyen bir çiftin ilişkisi, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması sonucunda sürekli bir çatışma halini alacaktır. Romantik ilişkide duygusal ihtiyaçları karşılanmayan bireyler, yaşadıkları bu kopuş anlarını tolere etmekte zorlanırlar. Değersizlik hissi güçlü bir acı doğurur. Bu acıyla baş etmek de zordur. Kimi bu acıyla baş etmek için tepkisel davranarak saldırganlaşırken; bir diğeri kabuğuna çekilip kopuklaşabilir ya da sorunlardan kaçınabilir. Sonuç olarak ilişkisel değerlerden uzaklaşan çift, birbirlerine düşmanlarıymış gibi davranmaya başlarlar; canları yandıkça da can yakarlar. 

 

Henüz duygusal bağ kurmadığımız bir adayla evlilik ya da romantik ilişki söz konusuysa

Hayatımıza alacağımız kişide olmazsa olmaz önceliklerimiz var mı, varsa neler; öncelikle bunları belirlemek ilişkiye başlamak konusunda verdiğimiz kararın farkındalıkla alınmasına yarayacaktır. Aksi takdirde hayatımıza aldığımız ve bize oldukça yakın hale gelen kişiyle çoktan bir duygusal bağ kurmuş oluruz. Ve ilk yapacağımız şey karşıdakini olmasını istediğimiz ve beklediğimiz kişiye dönüştürmeye çalışmak olur. Bu yaklaşım da, duygusal bağı zedeler ve güvenli bağlanmayı engeller. Yaş, eğitim düzeyi, zeka düzeyi gibi denklik gerektiren durumlar da ilişki öncesi gözetilmesi gereken hususlardandır. İlişkiye dair önceliklerini karşılayan, sağ duyu ve sezgilerine aykırı gelmeyen ve denkliğin gözetildiği kişiye elbette sıcaklık hissetmek, o kişiyi itici bulmamak ve fiziksel olarak beğenmek de gerekir. Duygusal yakınlık ve beğeninin oluşması için acele karar vermemek; tanımak sürecinde duyguların oluşumuna fırsat tanımak gerekebilir. Peki hoşlanmadığımız huyları, alışkanlıkları, ilişkiyi zora sokacak kişilik özellikleri ortaya çıktığında yaklaşımımız ne olmalı? Burada önemli olan ilişkiye devam etmek ya da sonlandırma kararından ziyade; değişirse beklentisiyle hareket etmektir. Bu koşullarda tespit ettiğimiz hal ve tavırların devamı ya da ilerlemesi söz konusu olduğunda da ben bu kişiyle bu yola devam edebilir miyim, evliliğimi sürdürebilir miyim sorusunu kendimize sormak ve eğer yola devam edeceksek, değişmeyebileceği kabulüyle devam etmek gerekir. Değişim ancak kişi istediğinde, sabır, zaman ve emekle gerçekleşir. Bu sebeple özellikle de evliliği ve ilişkiyi oldukça zora sokabilecek; öfke kontrol sorunu olan, şiddet eğilimli, aşırı şüpheci, fazla kıskanç ya da cimri, kumar alışkanlığı olan, patolojik şekilde şiddetli psikiyatrik sorunlara sahip, alkol kötüye kullanımı  ya da uyuşturucu madde bağımlılığı olan adaylar söz konusuysa, evlilik kararında çok daha dikkatli ve akılcıl olmak gerekir.

Tüm bu hususlar göz önünde tutulduktan sonra, hem aklı hem duyguları hesaba katarak evliliğe karar verme aşaması gelmektedir. Bu doğrultuda öncelik ve kriterlerinizi karşılayan kişiye vereceğiniz cevapta son olarak sezgileri de dikkate almak gerekir. Bu şekilde alınacak evlilik kararında içine sinmediği, doğru bulmadığı halde evet demek oldukça hatalı bir tercih olacaktır. Tamamıyla doğru kişi ve doğru tercih olduğundan emin olmak da çoğu zaman oldukça zordur. Bu sebeple büyük çoğunluğunca evet doğrultusunda bir eğilimle evlilik kararı almak akılcıl olacaktır.

 

Henüz Bir Aday Gündemde Değilse 

Öncelikle evlilik fikri bir anda oluşmaz. Bu sebeple “Ne zaman evlenmeliyim ya da evlenebilirim? Nasıl biriyle evlenmeliyim? Bu kişiyle nasıl tanışırım ya da tanıştırılırım? Evleneceğim kişiyi ne kadar sürede tanımalıyım ya da tanıyabilirim?” gibi soruların cevaplarını evliliğin gerçekleşmesi planlanan yaş ya da dönemden önce cevaplamaya başlayarak, başta zihni evlilik fikrine alıştırabiliriz. Ayrıca denklikten söz etmiştik, peki ya benzerlik? Bana, aileme, yaşantıma dair benzerlikleri ve farklılıkları neler olabilir? Sosyal kimlik, kişilik, evliliğe bakış gibi pek çok alanda nelerin benzer olması beraberliğimde uyumu kolaylaştırır ve mutluluğu getirir? Hangi farklılıkları tolere etmem kolay olur, hangilerini zor? 

Evlilikten ne bekliyoruz ve ne umuyoruz? Öncelikle evlilik öncesi dönemde evlilik felsefemizin oluşması için, evliliğe dair beklentilerimizi gözden geçirmek ve bu noktada yarar sağlayabilecek profesyonel kitaplardan ya da video kaynaklardan fikirler edinmek fayda sağlayabilir. Peki evlilik ne ifade etmektedir? Evlenmeden önce giderilemeyen tüm fiziksel ve duygusal ihtiyaçların giderildiği toz pembe ve romantik bir yaşamı mı? Yoksa inişli çıkışlı yaşam yolculuğunun sadece atlanması gereken yeni bir eşiğini mi? Aşkı öldüren ve büyüsünü bozan bir realiteyi mi? Birbirini idare etmek zorunda olacağın, yeni sorumluluklar getiren ve özgürlüğü kısıtlayan bir kurumu mu? Başlarda iyi gitse de her halükarda sonunda birbirini mutsuz eden iki kişiyi mi? Öncelikle hiçbir evlilik sorunsuz değildir. Bu sebeple mutlu bir beraberliğin emek ve çaba gerektirdiği bilinmelidir. Evlenen çiftlerin yolunda giden bir birliktelikte ilk iki yıl, olağan mutluluk seviyelerinden daha yüksek düzeylerde mutluluk duymaları normaldir. İki yıl sonra bu seviyenin doğal olarak normal seviyesine gerilemesi de olağandır. Evliliğin mutsuzluk getireceğine inanan kişilerin, eninde sonunda o mutsuzluğa kavuşacağı bir gerçektir. Sorun bekleyerek tetikte olma hali, tek başına sorun yaratan bir durumdur. Diğer yandan başta sorunlar yaşansa da zamanla halledileceği ve uygun uyumun yakalanabileceğine inanan çiftlerin de, çatışmalarda uzlaşması, farklılıkları tolere edebilmesi daha kolay olacaktır. Bunlara ek olarak evliliğe yüklenen anlam da, evliliğin niteliği açısından belirleyici olabilecek önemli dinamiklerdendir. Evlilik eğlence, keyif ya da sevgi yaşamaktan öte bir şey ifade ediyor mu? Üst bir varoluşsal kazanım bekleniyor mu? Evliliğe kutsal ya da manevi bir anlam atfetmek, evlilik bağının güçlü olması yani dayanıklığı açısından önemlidir. Başta evliliğin bencilce kendi istek ve ihtiyaçlarının karşılanması anlamında ipleri kimin eline aldığı tarzda çıkarcı ya da faydacı bir ilişki örüntüsü olarak algılanmasında sorun vardır. Evlilik ilişkisi uyum içinde, nitelikli ve beraberce bir yaşam yolculuğunda aile olabilmek, hayattan beraberce keyif alabilmek, hayata yeni bireyler kazandırırken onları hayata hazırlamak ve gelecek nesilleri doğru şekilde yetiştirmekte bir payı olmak gibi kazanımlar sağlaması beklenen bir formatta ise, evlilik varoluşsal üst amaçlar doğrultusunda anlam kazanacaktır. Ayrıca eşi kendi hayat yolculuğumuzda bize eşlik edecek ve böylece yolculuğumuzu daha anlamlı ve nitelikli kılacak kişi olarak görmek de eşe duyulan bağlılığı artıracaktır. Eşler bu yolculukta birbirlerini olduğu halleriyle gören, kabullenen, seven ve birbirlerinin ihtiyaçlarını gideren yakın arkadaşlardır. Sevgi, karşılıklı saygı, güven, sadakat, huzur ve şükür duyguları barındıran evlilikler, hayatı birbirine çok daha yaşanılır kılmaktadır. Bu bağlamda evlilik, emek ve çaba gerektirse de bu emeğe değecek kazanımlar sağlayan ve kutsal ya da ilahi bir bağla iki insanı birbirine sadakatle bağlayan bir akittir.

 

Uzak Durulması Gereken Evlilik Mitleri

“Aşık olmak zor; aşkla her şey kolaydır” miti. Aşık olmak burada birbirinden karşılıklı etkilenmek, birbirine çekim hissetmek ve birbiriyle beraber olmakla ilgili yoğun bir istek duymak anlamlarını ifade etmektedir. Oysa, aşık olmak kolay yalnız aşkı sürdürmek zordur. Aşkı sürdürmek için yollar kat etmek, sıkıntılarla sınanmak ama yine de birbirinden vazgeçmemek gerekir. Bazen en değer verdiğin kişiye en büyük düşmanınmış gibi hissedebildiğin bir ilişkide; yine de duygusal bağı korumak, yakınlığı sürdürmek ve sevgiye yakışır şekilde davranmak önemlidir. O halde, en derin aşkı hissetmek değil, aşka ve sevgiye yaraşır şekilde kararlılıkla hareket edebilmek zordur ve kıymetlidir.

Evlenelim her şey güzel olacak inancı, filmlerde karşılaştığımız “Ölene dek mutlu yaşadılar.” gibi bir mutlu son inancıdır. Bu evlilik mitine sahip kimseler, evlilikte karşılaştıkları zorluklar karşısında hazırlıksız yakalanır ve neden mutsuz olduklarını kavrayamayarak evliliklerinde bir sorun olduğunu   düşünebilirler. Evlilik de yaşam yolculuğunun bir parçasıdır. Çiftler duygusal ihtiyaçları karşılanmadığında, yeterince değer gördüklerini hissedemediklerinde ya da kimi zaman kişilik farkları sebebiyle sorun yaşayabilir ve bu sorunlar karşısında acı çekebilirler. Eşlerimiz yukarıda da bahsedildiği üzere, ilişkide en çok değer görmeyi, sevilmeyi, önemsemeyi beklediğimiz kişilerdir ve küçücük kopma anları bile bazen oldukça acı verici hissedilebilir. Bu sebeple, evlilik ne kadar yakınlık duygusal olarak o kadar duyarlı hale gelmek anlamına gelen bir ilişki zemininde olduğu için; evlilikte sıkıntıya yer açabilme ve ilişkinin lehine davranışları kararlılıkla sürdürebilme becerileri kazanmak gerekebilir. Bir yandan sıkıntı veren duygularımızı görüp kabullenirken; diğer yandan duygularımız konusunda açık olup ihtiyaçlarımızı uygun şekilde ifade edebilmek gerekir. 

 

Evlenmemiş Olma

Evlenmemiş ya da evlenememiş olma hali kişilerin hem kendilerinde hem de yakınlarında sorun yaratabilen bir durumdur. Bu durumun kişide huzursuzluk yaratması halinde şu soruların cevaplanması, söz konusu olumsuz duygunun giderilmesi ve bu durumla sağlıklı şekillerde başa çıkılabilmesi için önemlidir: evli olmamanın yarattığı ne tür durumlar kişiye sıkıntı veriyor; gerçekten kendisinde sıkıntı yaratan şey evli olmama hali mi yoksa başka faktörler de böyle hissetmesinde etkili olabilir mi; neden evli değil/evli olmamasının ne tür açıklama ve gerekçeleri olabilir, evli olmamasını açıklayan unsurların üzerindeki etki dereceleri neler, evliliğe hazır mı, hazırlanmak için neler yapmalı, nasıl bir eş adayı istiyor? Bu soruları cevapladıktan sonra, evliliğin kesin olarak gerçekleşmesi gereken genel geçer bir tarihinin olmadığını ama kendini ve zihnini hazırlamadan da o tarihin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını kabullenmek gerekir.

 

...

Son bir not: Annemizi, babamızı, kardeşlerimizi, doğduğumuz yeri ya da etnik kimliğimi seçemiyoruz ama eşimizi seçebiliyoruz. Eşimiz hayatımızı kolaylaştıran bir yol arkadaşı da olabilir; zorlaştıran bir yük de. Bu sebeple seçimimizi olabildiğince doğru yapmak adına ne istediğimizi bilmek, sağ duyumuzu arka planda bırakmamak gerekir. Ve elbette evlilik felsefemizi doğru ilişkisel değerlerle belirlemek ve bu yolda duygusal ihtiyaçlarımızı uygun dille ifade etmekten kaçınmamak gerekir. Velhasılıkelam, sevmek, önemsemek, yakınlık, şeffaflık, ilgi göstermek ve bağrına basmak olmazsa olmaz..

 

 

 

Kaynakça

Johnson, S. (2020). Bana Sıkıca Sarıl (3. Baskı). CK Yayınevi: Ankara.

Öznur, T. (2021). Kabul Kararlılık Temelli Çift/Evlilik Terapileri Eğitimi, Papillon Akademi. 

Yanık, M. (2018). Desti İzdivaç (2.baskı). İstanbul: Hayy Kitap.

Yanık, M. (2018). Mutlu Evliliklerin 7 Özelliği (2.baskı). İstanbul: Hayy Kitap.

Klinik Psikolog Şuheda KARAKAYA AYDIN
Etiketler: