İlişkilere Dair...

SOSYAL PSİKOLOJİ

İlişkilere Dair...

İlişki Kurmanın ve Bağların Önemi

Yakın ilişkiler, psikolojik olarak daha dayanıklı olabilmek ve stresle baş edebilmek için bize güç veren önemli sosyal kaynaklardır. Nitelikli ve tatmin edici ilişkilerin mutluluğun temeli olduğu, yapılan çalışmaların ortak sonucudur. Sevgi dolu bir ilişkiye, oksijen kadar ihtiyacımız var. Yakınlık geliştirip bağ kurdukça hayattan keyif alırız. İnsan, sosyal bir varlık ve varlığının anlamı diğerleri olmadan bir şey ifade etmiyor. Ne kadar çok bağımız varsa, bu bağlar ne kadar kuvvetliyse ve hele ki bağlarımız duygusal ihtiyaçlarımızın ifade edildiği, anlaşıldığı ve giderildiği bir sağlıklı ilişki zeminindeyse, o kadar mutlu oluyor, hayattan o kadar keyif alıyor ve o kadar uzun yaşıyoruz. Öte yandan, keyif vermese bile mevcut bir bağın kopması ve yitirilmesi de oldukça tehdit verici oluyor. Yakınlığı kaybetmek, hiçlik ve yalnızlık korkusu yaratıyor. Her yaşta sahip olduğumuz bağı yitirmenin verdiği acı, baş edilmesi güç bir zorluk oluyor. O halde ilişki kurmaya, ilişkiyi sürdürmeye ve ilişkide yakınlık geliştirmeye ihtiyacımız var. Sağlıklı iletişimin yollarını arayarak, güvenli ilişkilere sahip olabiliriz! 

 

İlişkilerde Mutluluğu ve Doyumu Nasıl Elde Edebiliriz?

Bağ kurmak beşikten mezara devam eder. İnsan doğuştan biyolojik olarak ait hissettiği ve korunduğunu hissettiği birilerine ihtiyaç duyar. Diğer bir deyişle, hayatta kalma stratejimiz, bizi seven, sahiplenen ve koruyan birileriyle birlikte olmaktır. Bebeklikte ve çocuklukta annemize (ya da birincil bakım verenimize) güvenli şekilde bağlanabildiysek, bu sonraki tüm ilişkilerimizde de güvenli bağlanmayı kolaylaştıracaktır. Arkadaşlarımızla, eşimizle, çocuklarımızla, kedimizle hatta işimizle kurduğumuz tüm bağların temeli, çocukluğa dayanmaktadır. Güvenli bir bağlanmada, hem özgür olmaya hem de ait olmaya ihtiyaç duyarız. Ben olamadığımız bir ilişkide, kendimizi ait de hissetsek, o ilişkiden doyum alamayız ve kendimizi güvende hissedemeyiz. Güvenli bağlanmada öncelikle birbirini olduğu haliyle kabul edip sevmek ve elbette bu sevgiyi sahici şekilde gösterebilmek birincil koşuldur. Nitekim sevildiğini görebilmek ve sevgiyi gösterebilmek, ilişkiye aidiyet gelişebilmesi için olmazsa olmazdır. Aitlik hissedebilmek için de ilişkide kendimizi değerli hissedebilmeli, umursandığımızı görebilmeli ve yakınlık kurabilmeliyiz. Güvenli bir bağda, kişiler birbirlerine kendilerini, ihtiyaçlarını ve taleplerini ifade edebilir ve bu noktada birbirlerini anlayabilirler. İlişkide karşı tarafın talebine ya da ihtiyacına cevap vermediğimizde, ona bunun ne hissettirdiğini fark etmeyiz. Etkileşim esnasında önce birbirimizi bağ kurmaya davet ederiz, yanıt alamazsak rahatsız olur ve muhatabımızı iteriz; hatta iletişimi kesebiliriz, sonrasında tükenmeye başlarız. Ancak güvenli bağlanabilen kimseler, ilişkide yaşadıkları bu kopuşlarda, tekrar iletişim kurmanın yollarını arar ve yeniden bağlanmayı denerler. Seven kimse, karşılık alana dek çabalar. Çabası karşılık bulmazsa, sevdiği kimseden kopmanın verdiği panik duygusuna kapılır. Dengeyi kaybeder ve duyguları kontrol etme becerisini yitirir. Terk edilmişlik duygusuyla baş etmenin bir yolu yoktur. Çünkü bağlarımız, güvenlik ve rahatlığın ana kaynağıdır. İletişime geçince, seslenince, yanıt bekleyince, yanıtsızlığı ve tepkisizliği protesto edince işte bu döngüde rahatlık ve emniyet duygusu kaybolur. Böylece önce isteyen, sonra uzaklaşan ve en sonunda tükenen bir döngü gerçekleşir. Bu döngünün sonunda tarafların ne yaptığı, ilişkinin de gidişatını hatta sonunu belirler. Sevgi, boşanma ya da çatışmalı ve kopuk bir ilişki ihtimalleri olası senaryolardır. Kurulan bağlarda, her daim acılı kopma anları vardır ancak yalnızlıktan çıkmanın ve terk edilmişlik hissine son vermenin iletişimi yeniden kurduğu ve bağı yeniden güvenli hale getirdiği görülür. Mesele döngünün sonunda birinin diğerinin duygusal ihtiyaçlarını görüp fark etmesi ve gidermeye çalışmasıdır. Diğer bir deyişle, bağı yeniden kurma çabasıdır. Ancak böylece kişi kırılganlığıyla ve yaşadığı kopmanın acısıyla baş edebilir. Gelecekte de ilişkide yaşanan sorunlar böylece çözümlenebilir. İlişkilerimizdeki bağlanma sorunları aslında bebekliğimizdeki sorunlarımızla aynıdır. İnsanda bağlanmaya ihtiyaç ve bağın kopması tehdidi bağlamında yaşa bağlı bir değişim gerçekleşmez. Yakınlarımızla bağ kuramamak her daim acı verir. Ancak bağların kopması da kaçınılmazdır. Bağ kuramamak ya da kopuş yaşamak korkusuyla ilişkilerde tetikte olmak ve kendiliğinden davranamamak, sonunda yine kopuşu getirecektir. Önemli olan ilişkinin gidişatında kaçınılmaz olan bu kopuşlarla nasıl baş ettiğimizdir. Öncelikle bu kopuş anlarını bilişsel olarak çarpıtmamak, zihin okumamak, felaketleştirmemek gerekir. Karşı tarafın ise bu kopuşu gördüğünde, muhatabının duygularını anlaması ve duygusal ihtiyaçlarını gidermeye çalışması yani bir şekilde kopuşu tamir etmesi gerekir. Çünkü kopuş yaşayan karşı tarafa ulaşmadan ve cevap vermeden bu kopuşların tamiri gerçekleşmez. Aksi takdirde, kızgınlık, ısrar, kendini kapatma gibi tepkiler sürekli şekilde yaşanır. Bağlantıyı kaybetme korkusuyla baş etme biçimi, çözümün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirler.

Ayrıca, kendini sevilebilir, beraber olmaya ve saygıya değer ve benlik saygısına sahip kişiler öncelikle kendilerine güvenirler ve böylece ilişkide güvende hissetmeleri daha kolay olacaktır. Ayrıca diğerlerine saygı duyabilme, güvenebilme, başkalarının haklarına riayet edebilme de güvenli ilişkiler için önemlidir. Bunlar erken dönem uyum bozucu temel inançlarımız diğer deyişle şemalarımızla oldukça ilişkilidir. Ancak unutmayalım her şeye rağmen, şemalar sağlıklı ve güvenli ilişkiler içerisinde iyileşir. 

 

 

Kaynakça:

Cüceloğlu, D. (2016). İlişkilerde İletişimin Önemi Nedir?. 17.03.21. https://www.youtube.com/watch?v=QTycbigwrAghttps://www.youtube.com/watch?v=QTycbigwrAg

Cüceloğlu, D. (2016). İlişkilerde Mutlu Olmak. 15.03.21. https://www.youtube.com/watch?v=Ua5MjSctVM0

Çelik, H., & Aydoğdu, B. N. (2018). Duygu Odaklı Terapi: Psikoterapide Yeni Bir Yaklaşım. e-Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 5(2), 50-68.

Johnson, S., & Tronick, E. (2016). Sevgide Uyum: Bebeklikten Yetişkinliğe. 15.03.21. https://m.youtube.com/watch?v=OyCHT9AbD_Y

Özakkaş, T. (2017). Primer Duyguları Neden Sekonder Duygularla Saklarız?. İçinde T. Özakkaş, (Eds.), Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitimi I. Dönem Nisan 2017 Ders Notları (sf. 3-23). Psikoterapi Enstitüsü.

Yanık, M. (2018). Desti İzdivaç (2.baskı). İstanbul: Hayy Kitap.

Klinik Psikolog Şuheda KARAKAYA AYDIN
Etiketler: