Sağduyumuza Ne Kadar Güvenebiliriz? Geri Görüş Önyargısı

SOSYAL PSİKOLOJİ

Sağduyumuza Ne Kadar Güvenebiliriz? Geri Görüş Önyargısı

I-knew-it-all-along phenomenon, Türkçe çevirisi ile geri görüş önyargısı, Sosyal Psikolojide sağduyumuza ve akıl yürütmemize ne kadar güvenebileceğimize dair mesajlar veren bir fenomendir. 

2. Dünya savaşına katılan askerlerle ilgili bir çalışmada: “Daha eğitimli olanların daha fazla uyum sorunu yaşadığı, güneylilerin (sıcak iklimden gelen) sıcak havadan daha az etkilendikleri ve daha az zorlandıkları, beyaz askerlerin terfiye siyahi askerlerden daha fazla istekli oldukları ve güneyli siyahilerin kuzeyli beyazlardansa güneyli beyazlarla daha fazla iletişim kurdukları bulundu” denildiğinde; “eğitimlilerin strese fazla alışık olmadığı, güneylilerin sıcağa alışkın olduğu, siyahilerin toplum baskısına alışık olduğu için bulundukları statü ve konumu kabullendikleri ve güneyli beyazların siyahilerle iletişime daha alışkın oldukları” gibi akıl yürütmeler söz konusu olacaktır. Aslında çalışma tam tersi çıkmıştır. Çünkü akıl yürütürken bilinen gerçekler üzerinden tahminler yürütürüz. Tam tersi söylenseydi de muhtemelen onlar üzerinde kurgular geliştirecek ve tabiki öyle olacağı yönünde fikir yürütecektik. Bir deneyin sonucunu öğrenmiş kimseye, sonuç birden sıradan ve olası geliverir. Olası sonuçlar söylendikten sonra akıl yürütüp, daha sonra sonuç söylenirse daha çok şaşırır. Günlük hayatta da, bir şey gerçekleşmeden önce o şeyin olmasını beklemeyiz. Olduğunda da o şey olabilir gelmeye başlar çünkü o olayı hazırlayan durumların ve faktörlerin güçlerinin farkına varmış oluruz. Önceki görüşümüzü de yanlış hatırlayabiliriz. Geleceğe dair sezilebilirlik/tahmin edilebilirlik, yargılarımızdaki hatalar ve geçmişi hatırlamadaki hatalarımız “geri görüş önyargısı” yaratır. Örneğin her bilimsel veriye uygun bir atasözü bulunur; zaten insanoğlu bu bilgiye vakıf diye genelde durumun karşıtı sonuca uygun bir atasözü de bulunur: “Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur/Gözden ırak olan gönülden de ırak olur”. Ancak bu fenomen olumsuz sonuçlar doğurabilir, öncelikle kibir ve ukalalık yaratır. Kişi gerçekte olduğundan daha fazla entellektüel yetilere sahip olduğunu sanır. Hayattaki sonuçlar önceden tahmin edilebildiği gibi olsaydı karar alıcıları olumsuz sonuçlanan durumlarda sonucu belli olduğu halde neden öyle yaptığıyla ilgili suçlar ve iyi sonuçlar için de zaten iyi olacağı bilindiği için pek de fazla tepki vermez ve tebrik etme gereği duymazdık. Sonuç her neyse ona ulaştığımızda geriye dönüp bizi o sonuca götüren etmenlerin aslında ne kadar da aşikar olduğunu gördüğümüzde, aslında o zamanda o etmenlerin o kadar da aşikar olmadığını şimdi bize öyle geldiğini hatırlamalıyız. Doktorlar otopsi raporundan haberdar olunca hastanın ölümünden sonra onu ölüme götüren semptomları ve tanısını konuşur ama rapor eline geçmeden ölümü hakkında konuşurken tanısından o kadar da emin olamazlar. Hastasının ölümü sonrasında kanıtların (hastanın şikayetlerinin / semptomların) doğru tanı için yeterli olduğunu söyleyerek doktoru suçlamak adil olmaz; çünkü doktorlar aynı şikayetleri olan hastalara farklı tanılar koymaktadırlar ama ölüm sonrası hastalığı netleşen kimsenin semptomlarının kesin o hastalığı işaret ettiğini söylemek geri görüş önyargısından kaynaklanır. 

Sonuç olarak, sağ duyu bazen doğru bazen hatalı olabilir. Bu önyargıyla ne bulduğumuz, hangi sonuca ulaştığımız pek de önemsenmez; nasılsa birileri zaten öyle olduğunu tahmin edebilirdi diye düşünülür. Kestirilebilir karşıt sonuçlardan hangisi gerçeğe daha yakın, bunun için sağ duyu yetmez ve araştırma ve bilimsel metot gerekir. Bu sağ duyunun mutlak hatalı olduğu anlamına gelmez tabiki. Hatta sonucu bildikten sonraki sağ duyu çoğunlukla doğrudur diyebiliriz. Aslında, bildiğimizden daha fazlasını biliyor olduğumuzu sanıyoruz. 

Kaynak: Myers, D. G. (2012). Exploring Social Psychology (6. baskı). New York: McGraw-Hill.

Klinik Psikolog Şuheda KARAKAYA AYDIN
Etiketler: